Başlık nasıl oldu bilmiyorum da, şahit olduğum olayın üzerinden 4-5 gün geçti, aklı başında çarpıcı bir başlık bulamadım. Ondan dolayıdır ki pardon’umu baştan çekiyorum.
Futbol hakemliği yaptığım yıllarda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey şanstı. Hakem şansı derdik. Maç problemsiz bitsin, karakolda bitmesin derdik hep.
Ne kadar dua etsekte dengesizin biri denk gelirdi.
Hakem şansı ya da şanssızlığını bir tarafa bırakıp, gazeteci şansıyla şahit olduğum 2 olay çok enteresandı, paylaşmak istedim.
Lastik meselesi..
Dedim ya gazeteci şansı.
Geçtiğimiz hafta içi bir misafirimiz bir de gazeteci arkadaşımla terasta yemek yiyoruz. Hava güzel dışarı oturduk. Derken yanımıza normali zayıfı şişmanı çeşitli tonajlarda 4 kişilik bir grup geldi. İçlerinde normal olanlardan biri diğerlerine memleketle ilgili bilgiler veriyordu..
Konuşmalarından anladık ki ünlü bir lastik firmasının Maraş temsilcisi ve misafirleri de muhtemelen Adana’dan gelmiş bölge yetkilileri.
Sohbetin ilerleyen dakikalarında, ara yemekler yenirken ev sahibi olana bir telefon geldi.
Konuştuklarını duymamak mümkün değil. Volumesi o kadar açık ki genç adamın, tüm teras dinliyor.
Buradan sonrasını gür sesli genç adamın konuşmasından aktaralım, daha etkili olur.
Onikişubat belediyesi oto lastiği alacakmış, istenilen ebatta sıkıntı var ki konuşma aynen şöyle……
**195 ebat kış lastiğinden yoksa, falanca tip mevsimlik lastik zaten kış lastiğine benzer. Anlamazlar, orijinali bu deyin yitekleyin(pardon) gitsin.
195 bulamazsanız 185 verin, anlamazlar…
Zaten Göksun Belediyesine de aynısını yaptık…..(Bitti)
Konuşmanın özü bu…
Umuma açık bir yerde, bu kadar pervasızca bu lafı konuşabiliyorsa bir güvendiği var demek ki… (Onikişubat yetklilerini uyardım, muhtemelen vazgeçtiler)...
Bu gür sesli kardeşimizin resmini özçekim yaptım bende var. Merak eden varsa hangi firma olduğu da var.
Eski vekilin kızı…
Dedim ya gazeteci şansı, çekiyor beni..
Ankara’dayım malum. Bir dizi ziyaretler yapmak üzere Meclis’in Dikmen kapısında bankolarda sıramı bekliyorum. Benden önce 2 tane hanımefendi var. Biri görevliyle konuşuyor..
--Ben milletvekili kızıyım ziyaret değil, restorana geldik.(Belli ki yemek yiyecekler. Meclisin yemekleri ucuz ve kalite).
--Hangi vekil efendim?
--Cafer Tatlıbal, eski vekil..
--Size daimi giriş için kart vermediler mi?
--Yok, bir şey söyleyen olmadı..
--Girişte sağda falanca yere uğrayın, size kart çıkartsınlar.
--Teşekkür..
Duramadım, kendimi tanıtıp Cafer abiye selam yolladım. Ben kendi adıma meclise girip çıkmakta sıkıntı çekmiyorum ama, bu vekillik ömür boyu mu? İmkanlarından ömür boyu faydalanmak diye bir kural var mı? Bu eski vekillerin meclisten hiç çıkmadıklarının esbab-ı mucibesi bu imkanlardan faydalanmaya devam etmek mi bilmiyorum.
Varsa manevi evlat statüsünde birde ben imkanlardan faydalanma kartı istiyorum(dişlerim yaptıracağımda laf aramızda)..
Niye böyle garip şeyler beni buluyor bir türlü anlamıyorum…
Haber kutsal yorum hürdür…