Dünyada 50’ye yakın Ülke Müslüman Ülkesidir. Bu 50’ye yakın Ülkenin yanında, başka Ülkelerde de Müslümanlar yaşıyor. Toplam Müslüman sayısı 1,5 milyar civarındadır.
Bu kadar Müslüman huzur içinde mi? Güven içinde mi? Bu soruya evet demek isterdim. Ancak, maalesef Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar çile ve ızdırap içindedir. Şimdi, burada hangi Ülkelerde Müslümanların nasıl bir çile içinde olduklarını tek tek anlatamaya gererk yoktur. Bilen biliyor.
Ortadoğu ateşler içinde. Asya’nın çeşitli Ülkelerine Müslümanlar dert, çile ve ızdırapla inim inim iniyor.
Neden böyle?
Bun sorun ve sıkıntılarımızın birçok nedeni var. Bilim ve teknolojiyi yakalayamadık ve dosta güven, düşmana korku verecek bir askeri güç olamadık.
İşte bir küçük İsrail (nüfus bakımından küçük İsrail) 1,5 milyar Müslümana kafa tutuyor. Ve bu kadar Müslümanın kendisine karşı koyamamayacağını iyi biliyor.
Çünkü, bu kadar insanın başında bir Halife yoktur. İsrail’e tekbir vücud olarak karşı koymaktan aciziz. Evet, Müslümanların hali içler acısı ve bu halimiz başkaları tarafından çok net olarak görülüyor. Müslümanlar dağınık, Müslümanlar başsız, Müslümanlar cihad bilincinden yoksunlar ya da çok çok uzaklar.
Şunu net olarak belirleyelim:”Müslümanların dağınık ve başsız olması bir sebeb değil, sonuçtur. Sonuçlar üzerinde durmanın çok da anlamı yoktur. Biz sebebler üzerinde duralım.”
Müslümanların dağınık ve başsız olmasının sebebi, “cihad bilincinden uzak olmamızdır.” Öyleyse, gelin bir tarafa bırakalım dağınıklığımızı, bir yana bırakalım başsızlığımızı ve cihad bilinci üzerinde duralım.
Cihad bilinci üzerine aşağıda 7 maddeyle görüşlerimi açıklayacağım, ancak hemen şunu belirteyim: Başsızlığımız ve dağınıklığımız önemli değildir demek istemiyorum.Ancak cihad bilincinden uzak olmamız daha mühim ve zaten cihad bilinci olursa, bu sorunlar da ortadan kalkar diyorum. Bize lazım olan cihad bilincidir.
Cihad bilinci olduktan sonra, çok az insan, çok büyük kitlelere galip gelir. Zaten tarihte de öyle olmuştur. Asr-ı Saadet’te, Mute Cengi buna en bariz ve en net örnektir. Bizans Ordusu 100.000 ve Müslüman Ordusu 3000 olduğu halde, kazananlar Müslümanlar olmuştur. Bize lazım olan işte bu kararlılık ve azimdir. Asr-ı Saadet Müslümanlarındaki cihad bilinci bize lazımdır.
Evet bu açıklamalardan sonra cihad bilinci üzerinde bazı hususların altını çizmekte fayda vardır.
Cihad yalnızca mal ile ya da can olacak bir husus değildir. Cihad çok muhtevalı ve çok kapsamlı bir davranış kalıpları içerir. Mesela, kimi zaman cihadda can, kimi zaman mal ile mücadele öne çıkar. Kimi zaman da hem can ile hem de mal ile mücadele gereklidir. Kuran-ı Kerim’de cihad ile ilgili ayetlerde Allah-û Teala Hazretleri, “canlarıyla ve mallarıyla cihad ederler”, lafzıyla hiatp ettiği gibi, bazı ayetlerde de “mallarıyla ve canlarıyla cihad ederler” şeklinde beyan buyurmuştur.
Öyleyse ilk bilmemiz gereken husus, can ve mal ile Allah yolunda olmamız gerektiğidir.
Cihad erleri, kesinlikle düşmanını iyi bilecek ve ona destek olacak tavır ve davranışlardan sonuna kadar kaçınacaktır. En basit konuda dahi hassasiyet gösterecek ve düşmanına yardım etmeyecektir. Mesela, İsrail malını almamakta bilincine kavuşamayan Müslüman, cihad bilincine kavuşamaz. Mesela,Coca Cola şişesini sofrasından kaldıramayan Müslüman, İsrail'i ortadan kaldıramaz. Mesela, Dünyayı kerih değil de keyif gören Müslüman, İsrail'in istediği Müslümandır.
Ne yardan vazgeçerim, ne de serden vazgeçerim modunda olan Müslüman, Asr-ı Saadet'e layık değil, Paslı Saadet'e layık Müslümandır. Asr-ı Saadete layık Müslüman yardan vazgeçmeyen, ancak serden vazgeçendir. Yar, İslam'dır. İslam için başımız feda olsun.
İslam davasının izzet ve azametinin kaynağı cihad meydanlarından gelir. İzzet ve azamet sahibi olmak istiyorsak cihad şarttır.
Cihad Bilinci başlıklı yazımı bir ayet-i kerimenin mealiyle sonlandırmak istiyorum. Müslüman bu ayet ile kendinde sonsuz güç ve sonsuz umut bulmalıdır: "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır."
(Saf Suresi, 8)